6 Temmuz 2008 Pazar

hoş geldin!

kapıyı açtığımda, ay gibi yüzü ve güzel gülümsemesi ile karşımda beliren dosta, çelik kapıya yaslanarak aynı tebessümle “hoş geldin” demek benim için bayram sevinciydi; çünkü ancak “hoş geldin” cümlesi ile evimin yalnızlığı giderdi. dost, çantasını verir, o ayakkabılarını çıkarırken sohbet çoktan başlamıştır bile… diğer daireleri boş olan hayalet apartmanımızın merdivenlerinde yankılanırdı bizim neşemiz.

öyle pek konuğum olmazdı benim. bayramda bile kapımı çalmazdı çocuklar. sürünürdü özenle alınan çikolatalar, aylarca dolapta. o yüzden konuklarım (ki onlar iki üç tanedir) çok özeldi benim için ve onlara söylediğim “hoş geldin” cümlesi çok ama çok anlam içerirdi:

hoş geldin, öyle ki beraberinde yalnızlığımı giderdin.
hoş geldin, evim ve ben mutluluğun için hizmetindeyiz
hoş geldin, kendini evinde hisset.
hoş geldin, tam da zamanında geldin.
hoş geldin, özlemişti seni lila rengi koltuğun
hoş geldin, masaya bir tabak koydum bile.
hoş geldin, bir de gitmesen!

az önce telefon ile konuştuk…uzun upuzun bir aradan sonra. kızım olursa yüzü sana benzesin diye dua ettiğim dost, hoş geldin! o gidişin son olsun..

seyran’a sevgilerimle.

Hiç yorum yok: