12 Temmuz 2008 Cumartesi

başbelası fermuar

yeni taşındığım evimin dekoruna uygun boy aynası bulamadığım evim için boy aynası satın almamıştım. beni tanıyanlar için şaşılası bir durum tabi ki bu. sonrasında da unuttum demek ki ancak arkadaşımın evime geldiğinde “kızım sen nasıl giysi deniyorsun?” dediğinde ayırdına vardım, bir boy aynam olmadığının. “kafamda hayal ediyorum, aynaya gerek kalmıyor” dediğimde “ilginçsin yaa” cevabı gecikmedi. 3 seneye yakın boy aynası kullanmadım.

yine kafamda bir kreasyon planlanın detaylarını hayal ediyordum; kuaföre gidilecek saçlar ensede zarifçe topuz yapılacak, inci küpe takılacak, sırtı açık boyundan bağlamalı, kahverengi üstüne beyaz puanlı elbisenin şıklığı (60’lı yılların zarif çizgilerini taşıyor, o dönemde doğmalıydım ben), bilekten bağlamalı beyaz topuklu ayakkabı ve beyaz çanta ile tamamlanacak. hafif bir koku olan gardenya tercih edilecek ve tabi koyu renk oje sürülecek.

evet her şey tamamdı. özel bir gün olmasa da benim keyfimin oldukça yerinde olduğu bir gündü. arkadaşlarımla buluşacaktım. müzik dinleyerek makyajımı da bitirmiştim. zamanında hazır olurum hep, bekletmeyi sevmem. ki zaten hazırlanma konusunda pratik biriyim. elbisemi giyip çıkacaktım. ki o da ne? olmuyor, kolum yetişmiyor. uğraşıyorum, hopluyorum, zıplıyorum fermuarın başlangıç noktasına ulaşamıyorum. haziran ayı, antalya hem çok sıcak hem de çok nemli. delirmemek elde değil. elbise yapıştı üstüme kıpırdamıyor. elbisenin kabusu çöktü resmen üstüme ve de geç kalma telaşı sardı hepten! debelendikçe sinir oluyordum aslında çok komikti halim ama ancak şimdi gülebiliyorum :)

apartmanda da kimse yok ki gidip yardım isteyeyim. üzerime bir şey alayım, arkadaşım çeksin diyorum ama çözüm değil çok usturupsuz olacak. iş düştü başa, hemen makaradan ip koparıp fermuara bağlıyorum, ipin ucu elimde, en azından elimin yetişebileceği yere kadar fermuarı yukarı çekmeyi başarıyorum. hıh tamam elim yetişti. istikrarlı bir fermuar kapanma sesinin ardından, savaştan çıkmış gibi yorgun hissediyorum kendimi ancak savaşı kazanmanın verdiği hazzı tebessümümde gizli. bahçeye indiğimde yeniden doğmuş gibi ferahlıyorum…

yine aynı elbise ve yakın bir tarih. “anne fermuarımı çekiver” diyorum. hiiç mücadele etmeden. annem de uykuya dalmak üzereymiş, uykusunu dağıtmış olmamdan dolayı sinirli “evlen de kocan çeksin!” diye yapıştırıyor cevabını.

çoğu zaman sevdiğim yalnızlığımdan, kimi zaman sitem etsem de en çok elimin yetişemeyeceği derinlikte olan fermuarlı elbiseler yüzünden nefret ettim!


*elbiseli fotoğrafımı taramam gerek

Hiç yorum yok: