*
derin olmalı bakışlar,
nefes almayı unutturmalı!
kuzucuğum uyanmasın diye sessizce hazırlanıyordum işe gitmek üzere. öyle güzel uyuyor ki kıyamadım öpmeye ama onu öpmeden de evden çıkmak istemiyordum.
kreş için çantasını ve giysilerini hazırlamak için odadan çıkıp döndüğümde yatağın ayak ucunda oturmuş beni bekleyen oğlumu buldum. ''anne'' dedi sessizce. onu öpüp koklayacağım için çok sevindim. yumuldum mis kokan pembe gül kokulu oğluma.
cümleleri; kazıya kazıya
susarım ben
dudaklarım;
en harlı ateşle mühür
kalbimin dinmez çığlıkları,
dinmez fırtınası!
bir avuç kalpte kaç cephenin savaşı
kalpte;
mağlup savaşlar
gözde;
yağmura karışan yaşlar
* fotoğraf tabi ki de onur pehlivan! kraliçeden minnetle..
kendimleyim;
basamaklarını bir çıkıyor
çok kere iniyorum ikişer ikişer kendimin.
derinliklerime bakınca
huzurlu bir yalnızlık, hazine gibi
korkuyorum gerçi
ürpertinin kışkırtıcı cesareti
kaç kızım, uzaklaş!
hiç olur mu?!
akıllanmam ben,
ders almam.
acıta acıta
kanata kanata
öğrenirim.
geç kalmışlığın
çok geç farkına varmışlığın..
vazgeçer miyim?
pes etmeyi bilir miyim...?
.
.
bekler,
dolanır ama
cumburlop atlarım en derinlerine kendimin
belki boğulurum
belki de
gelir biri kurtarır.!?.....
belki de!
kalbime sakladım kendimi
üzerinden kilitledim
keşkesiz bir yarım kalmışlık var mı
şu hayatta?
çayında keşkeyi yudumlamadan..
gözlerin keşkesiz dalabilir mi
o gizlenmek istediğin uzak noktaya?
buğulanmadan gözlerin keşkesiz dinleyebilir misin
sözlerine sığındığın şarkıları?
keşkesiz olsun dedikçe
keşkelere dolanıp
keşkeler ile düğüm olmak!
bedenimin solu
yatağın sol tarafı
sol yanım
dün gece, sağ kolumda yatan umut yoktu
nasıl bir özgürlüktü
sola dönmek
sağ tarafım ise büyük bir boşluk!
18 haziran; umut'un ilk ''anne'' dediği gün.
mutluluktan havaya uçtuğum gün!
kişisel tarihimin en önemli ikinci günü..
umut artık bana; ''bebeğim'' şımarınca ''bebeeem'', ''şekerparem, bitanem'' diyor.
eriyor, eriyor kimi zaman atom parçacıklarına ayrılıyorum.
düşlerimi durduramıyorum.
ilkokul çağında bir kahvaltı masasında; 18 haziran'da ''bugün bana ilk anne dediğin gündü'' dediğimdeki halini, yüzünü, saçlarını, gülüşünü..
ortaokul döneminde bilgisayarda oyun oynarken; ona sarılıp; 'bugün bana ilk anne dediğin gündü'' dediğimdeki halini, yüzünü, saçlarını, gülüşünü..
lisede arkadaşları ile buluşmak için hazırlanırken; karşısına dikilip 'bugün bana ilk anne dediğin gündü'' dediğimdeki halini, yüzünü, saçlarını, gülüşünü..
üniversitede final zamanıdır haziran. ders temposunun arasında bir şişe bira açıp 'bugün bana ilk anne dediğin gündü'' dediğimdeki halini, yüzünü, saçlarını, gülüşünü..
bana bu günleri göster sevgili yaratıcı.
''yorgunum''
diyemeyecek kadar yorgunum.
yorgunluklarımı konuşmak istemeyecek kadar; başkalarının bu yorgun düşmüş hallerimi anlamasını beklemeyecek kadar durgunum.
yorgunlukları bastıran kahkalar,
yorgunlukları yok sayan sözcükler,
yorgun değilmiş gibi dik duruşlar,
aşkla yoğrulmuş yorgun bakışlar..