belki bir gün
elbet bir gün
işte o gün!
keşkesiz bir yarım kalmışlık var mı
şu hayatta?
çayında keşkeyi yudumlamadan..
gözlerin keşkesiz dalabilir mi
o gizlenmek istediğin uzak noktaya?
buğulanmadan gözlerin keşkesiz dinleyebilir misin
sözlerine sığındığın şarkıları?
keşkesiz olsun dedikçe
keşkelere dolanıp
keşkeler ile düğüm olmak!
bedenimin solu
yatağın sol tarafı
sol yanım
dün gece, sağ kolumda yatan umut yoktu
nasıl bir özgürlüktü
sola dönmek
sağ tarafım ise büyük bir boşluk!
18 haziran; umut'un ilk ''anne'' dediği gün.
mutluluktan havaya uçtuğum gün!
kişisel tarihimin en önemli ikinci günü..
umut artık bana; ''bebeğim'' şımarınca ''bebeeem'', ''şekerparem, bitanem'' diyor.
eriyor, eriyor kimi zaman atom parçacıklarına ayrılıyorum.
düşlerimi durduramıyorum.
ilkokul çağında bir kahvaltı masasında; 18 haziran'da ''bugün bana ilk anne dediğin gündü'' dediğimdeki halini, yüzünü, saçlarını, gülüşünü..
ortaokul döneminde bilgisayarda oyun oynarken; ona sarılıp; 'bugün bana ilk anne dediğin gündü'' dediğimdeki halini, yüzünü, saçlarını, gülüşünü..
lisede arkadaşları ile buluşmak için hazırlanırken; karşısına dikilip 'bugün bana ilk anne dediğin gündü'' dediğimdeki halini, yüzünü, saçlarını, gülüşünü..
üniversitede final zamanıdır haziran. ders temposunun arasında bir şişe bira açıp 'bugün bana ilk anne dediğin gündü'' dediğimdeki halini, yüzünü, saçlarını, gülüşünü..
bana bu günleri göster sevgili yaratıcı.
''yorgunum''
diyemeyecek kadar yorgunum.
yorgunluklarımı konuşmak istemeyecek kadar; başkalarının bu yorgun düşmüş hallerimi anlamasını beklemeyecek kadar durgunum.
yorgunlukları bastıran kahkalar,
yorgunlukları yok sayan sözcükler,
yorgun değilmiş gibi dik duruşlar,
aşkla yoğrulmuş yorgun bakışlar..