uyku sancısı çekiyor gözlerim. kirpiklerim ağır geliyor, göz kapaklarıma. derin kuyuya dalıyor gözlerim.
karanlık...
suskunluk, karanlık, yalnızlık.
yıpranmış hayallerimi görüyorum karanlık kuyuda. hiç de hayallerim ile uğraşacak durumda değilim, hatırları vazgeçilemeyecek olsa da! itiyorum onları kuyunun soğuk taşlarına. artık zihnim de bulanık...
asıl olan yokluk, has olan ise karanlık
bir yaprak düşse saçıma ağır gelecek, yük olacak bana. şarkıların sözleri bile yorucu geliyor kulağıma.
gün ışığı gözlerini açmasını engelliyordu. sakince kapattı gözlerini. ağrıları keyfini kaçırıyordu çoğu zaman. hey gidi gençlik diye düşündü. sadece düşünmekle yetindi. başını ömrünü adadığı erkeğin bacağına yasladı, biraz da çekinerek. erkeğin de ağrıları vardı, ağırlık vermemeliydi yasladığı başı, yıllarını geçirdiği adamın dizlerine.
gün ışığından daha sıcaktı, başını yasladığı dizden gelen temas. ağrıları dinmiyordu, alışmıştı gerçi ama şu an en azından katlanabiliyordu yorgun bedenindeki sancılara. kayboldu kendi yorgun düşüncelerinde. ağrılarından kurtuluşu yoktu ama sığınmıştı sevdiği adamın dizlerine.
arkadaşımın çektiği fotoğraftaki kadın kaç gündür zihnimi meşgul ediyor. imrendim. evet kesinlikle imrendim gençlik hayallerinden, torunlarına masal yapan yaşlı ama şanslı kadına, kemik ağrılarına rağmen.
kadın her yaşta kadındır. ruhlarımız, özlemlerimiz ve düşlerimiz değişiklik gösterse de her kadın şefkate teslim olur. kendimden biliyorum mayası şefkattir kadının.
şefkatle yoğrulan yürekler, şefkatine saygı duyacak yüreklere ait olmak isterler. isterler de bunu dile getirmezler. dillendirmek istemezler.
onurlu kadın kimliğimizi, tüm renkleri ile yaşayabilme ve paylaşabilme umudu ile kadınlar günümüz kutlu olsun.