
ince topuklu ayakkabılarımın, düzensiz çıkardığı sesler ile yürüyorum, ıslak taşlı yolda. az önce yağmur dinmiş olmalı ki bu yüzden kırmızı şemsiyem elimde. ara sıra o da eşlik ediyor ayakkabımın çıkardığı seslere.
krem rengi rüzgarlığımın ıslanmasına ve kirlenmesine aldırmadan, loş ışıklı kafenin ıslak masasına oturup sert bir kahvenin kokusunu içime çektikten sonra sıcaklığını hem ellerimde hem de dudaklarımda hissetmeyi çekmeli canım.
eminim içim ürperecek ve bu bana müthiş bir zevk verecek...
mola veren yağmur, damlalarından ilkini fincanıma isabet ettirmeli, çekinmem gerçi yağmurlu kahve içmekten. bir de onun tadına bakmalıyım, ikinci damlanın isabet etmesine fırsat vermeden!
damlaların hızı artınca şemsiyemi açıp devam etmeliyim kahvemi yudumlamaya, aceleye getirmeden.
ıslak kaldırımların, ürpermenin ve yalnızlığın tadına vardıktan sonra sol köşesinden çıkıp gitmeliyim bu güzel fotoğrafın.
5 yorum:
selam gecenlerde blogumu kapatma kararı aldım daha 1 .ayını doldurmadı ama birden kapatmak geldi içimden.......evet yağmur insanın içine farklı bir heyacan veriyor doğayı temizledği gibi insanın ruhunuda temizliyor o toprk kokusu yokmu...bayılıyorum yoğmurla toprağın müthiş dansı..evet haklısın insanın kendihayelleri olmalı...bu arad ne iş yapıyorsun
selam..yazık oldu bloğuna.....
selam :)aslında kendimle alakalı teknoloji çağında yasıyoruz ama nerede o nostaljik eski günler mektuplar,anı defterleri vs... ben yazılarımı kağıda dökmeyi seviyorum ve hala sevdiklerime mektup yazıyorum... belki biraz eski kafalıyım ama özel gunlerımde gelen bır kart postal,özlem dolu mektuplar benı cok mutlu ediyor ..belki şuanki konunla alakalı değil ama... kısaca nedeni bu o nedenle pek zor olmadı:)) senin bloğundaki yazılar hosuma gittiği için kendimi tutamadan yorum yazıyorum......
ben de severim mektupları.. eh ne diyeyim ki o zaman. yorumlarla idare etmeyi göze aldıysan bence mahsuru yok.
BU YAĞMUR
Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince,
Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur.
Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince,
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik,
Tenimde acısız yatan bir bıçak.
Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik,
Dayandıkça çisil çisil yağacak.
Bu yağmur, delilik vehminden üstün,
Karanlık, kovulmaz düşüncelerden.
Cinlerin beynimde yaptığı düğün,
Sulardan, seslerden ve gecelerden...
N.F.Kisakurek
Yorum Gönder